televizyonun-sonuSon senelerde medyanın yapısında inanılmaz değişimler yaşanıyor. Aslında bu medyanın kendi yarattığı bir değişimden ziyade, akıl almaz bir hızla gelişen teknolojinin, tüm bildiğimiz yapıları değiştirmesi ve dönüştürmesinden kaynaklanıyor. 2008 de yapılan bir çok araştırma gösteriyor ki, 20.yy ait baskın kitle iletişim araçları televizyon ve gazeteler, sahip oldukları güçlerini hızla kaybediyorlar. Tabiki bunun en somut örneği, her iki mecrada da hem dünyada, hem Türkiyede aşağı doğru düşüş gösteren reklam gelir grafikleri. Peki neler oluyor ya da nasıl oluyor da, eskiden nerdeyse hayatımızın tamamen çevresinde döndüğü, en güçlü konumda olan  televizyon ve severek okuduğumuz gazeteler artık daha az ilgimizi çekiyor. Cevap herkesin bildiği gibi internet hadisesinin içerisinde gizli. Aslında en başlarda internetin, bildiğimiz her şeyi değiştireceğini söyleyebilen çok fazla insan yoktu. Hatta bir kaç sene öncesine kadar internet bir çoğumuz için sadece araştırma için milyonlarca doküman içeren bir kütüphaneden, yada arkadaşlarımızla sohbet ettiğimiz bir araçtan ibaretti, tabi birde surf yapıyoruz o ayrı. Oysa web 2.0 kavramının karşılığını veren uygulamaların çoğalması ve geniş bant internet erişiminin artmasıyla birlikte internet bugün etkileşimin gerçek anlamda yaşandığı, her an her şeye eskisinden çok daha kolay bir şekilde erişebildiğimiz yeni bir mecra halini aldı. Ama bu öyle bir mecra ki, aslında hem sadece bize özel/kişisel olabiliyor, hemde bizimle devamlı olarak etkileşime geçiyor.
Artık sadece içeriğin tüketicisi değil aynı zamanda üreticisi ve katılımcısı olmak olabiliyoruz. Haberi sadece okumak değil yazmak, yorumlamak, üretmek, çektiğimiz videoları, filmleri başkalarıyla paylaşmak, müzik kanallarının ya da top on programlarının es geçtiği şarkıları dinlemek istiyoruz. Chris Anderson’ın, ‘’Long Tail’’ – ‘’Uzun Kuyruk’’ adını verdiği internet ekonomisi teorisi aslında tüm bu bahsettiklerimi içeriyor. Anderson ‘’Uzun Kuyruk’’ teorisinde, internetin hemen hemen tüm alanlarda, sınırlı kaynak koşulunu ortadan kaldırdığını ve bu sayede önceden kıtlık ekonomisi dediğimiz kavramın internet sayesinde değiştiğini ve gene önceden fiziksel sınırlar nedeniyle ulaşılamayan yada popüler olmayan(niş olan), uzun kuyruk olarak tabir ettiği bölgeye ulaşıldığında bahsediyor.

İşte internet bize böylesine, sınırları bizim tarafımızdan çizilen ve dünyadaki tüm bilgi kaynaklarını bir araya getiren bir yapıya sahip olduğundan, özellikle 80 sonrası kuşak için,  gazete ve televizyon, sadece onları hazırlayanlar tarafından sınırlandırılmış, kişiye özel ve kullanıcı geri dönüşü olmayan kitle iletişim araçları olarak görülüyor. Bugün birçok internet kullanıcısı, günlük haberleri basılı gazeteler yerine internetten okumayı tercih etmeye başladı. İleriki yıllarda oranlar giderek artacak taki basılı gazeteler baskı yapamaz duruma gelinceye kadar. Türkiyede büyük ya da küçük onlarca yerel ve ulusal gazetenin dışında, yüzlerce hatta binlerce haber blog sitesi faliyet göstermekte ve her gün aralarına yenileri katılıyor. Geçmişin tek taraflı okuma alışkanlıklarının yerini bugün okuyucuların da yorum yapabildiği, bu yorumların anında yayınlanarak haberin üretilmesinde pay sahibi olduğu bir yapı gelişmekte. Günümüzde geçmişten farklı olarak aslında her internet kullanıcısı bir köşe yazarı, her blog sahibi aslında bir medya patronu. Tabiki burada kişilerin haber sitelerinde yaptıkları yorumların seviyesi ya da haberlerin doğruluğu tartışılabilir, peki ama senelerce kendilerini büyük gazetecilik duayeni, kıdemli köşe yazarı diyen ve ülkenin bugünlere gelmesine sebep olanlar, acaba bu bahsettiklerimden çok mu farklılar? Her neyse konumuz bu değil…
Aynı şey tabiki televizyonlar içinde geçerli. Bugün dünya üzerinde yüzlerce video içerik sitesi hizmet vermekte. Geçtiğimiz sene Türkiyeden de bunlara bir çokları eklendi.

youtube_logo1Youtube ile başlayan bu serüven, video (hareketli/görsel) içerik tüketimimizi tamamen değiştirdi. Bunun dışında internet üzerinden istediğiniz videoları yada çektiğiniz her hangi bir materyali yayınlayabileceğiniz ara platformlar mevcut. Artık eğlenmek için kimse televizyona muhtaç değil kısaca çünkü isteyen herkes bir kaç adımda kendi televizyonunu tüm dünyada yayına sunabilir. Yakın bir zaman içersinde ülkemizde IPTV servisi hizmete girecek. Hemen olmasa bile, bir süre sonra dijital uydu alıcılarının bile kanal sayısından fazla, anında istediğiniz içeriğe erişimin mümkün olacağı (önceden yayınlanmış ya da yayınlanmamış), hem yerel, hem ulusal, hem küresel kanalların yanı sıra, internetteki video ve film sitelerine erişilebilen bir uygulama aslında. İşte bu yapı tam anlamıyla çalışmaya başladığında, geçmişin büyük televizyon kuruluşları giderek küçülecek, ortadan kalkmasalar bile daha ufak çaplı boyutlarda varolmaya devam edecekler. Şaibeli denilen ve günümüzde tartışılan, aslında televizyonculuğun temelini oluşturan reyting kavramının yerini, pay per view, pay per click alacak. Ölçümleme kesin matematiksel sonuçlara sahip olacak çünkü herkesi neyi nekadar izlediği biliniyor olacak. Büyük kitlelere yapılan paket programlar ve showlar yerini daha küçük gruplara yönelik daha çok sayıda, farklı içeriğe sahip yayınlara bırakacak. Kişiye özel programlar tabiki kişiye özel reklam uygulamalarını getirecek. Eğer ben ‘’Prison Break’’ izliyorsam, izleme alışkanlığıma uygun reklamla karşılaşıcağım. Hatta teknoloji olanakları uygun hale geldiğinde, izleyiciler, izledikleri programın içeriğini değiştirebilme gücüne sahip olacaklar. Örneğin birden fazla sonla biten, izleyicilerin isteklerine göre şekillenen diziler, filmler çok uzak değil hatta deneme aşamasında olsa bile bazıları yapıldı.

Aslında tüm bu yukarıda saydıklarım geleneksel yada konvansiyonel medyanın/kitle iletişim araçlarının, yerlerinin sosyal medya’ya yani bloglara, web topluluklarına, içerik sitelerine, wiki’lere bırakmasından ibaret. Bu konuda konuşulacak çok şey var tabiki… Söz konusu güç kaybı aslında sadece medyanın iktidarının düşüşünde gözlemlenmiyor. Büyük yazılım firmalarında tutunda, sanayi devlerine kadar her alanda bir değişim söz konusu. Bu değişimi sağlayan, günümüzün ve gelecek için iki geçerli kavram mevcut. ‘’Kullanıcı Odaklı’’ ve ‘’Açık Kaynak’’. İşte bu iki kavram bildiğimiz her şeyi yeniden şekillendirecek. Hızlı olan, çabuk adapte olabilen, kullanıcıya yönelen (mimari, araba, pazarlama, yazılım, …) kazanacak, diğerleri evrimin gereği yok olacak. 2000’lerin başında müzik piyasasında inanılmaz şeyler yaşandı, telif hakları, paylaşım vs konularda bildiğimiz her şey değişti. Şimdi sıra gazete ve televizyonlara yani geleneksel medyaya geldi, neler olacak hep beraber göreceğiz.